Üzgünüm bu aralar bloga yazı veya yorum giremiyorum. Hala pc'im bozuk. Bu postu da kısa olduğu için telefonumdan yazdım. Umarım seversiniz kitap haberlerini!

1) Eleanor & Park için basım aşaması tamamlandı. Kendileri matbaadan taze çıkmış ciciler olarak pegasusun kasım ayı kitaplarından.

2) Red Queen için de hazırlıklar bitti sayılır. Yine kasım ayı kitaplarından olacağını söylememe gerek bile yok.

3) Wonder benim için sürpriz oldu. Çıkışını beklemediğim kitaplardandı. Pegasus arada küçük çılgınlıklar yapıyor. Yine Tüyap'ta alabileceğimiz kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum zira Wonder kasım ayı kitabı.

4) Me and Earl and The Dying Girl çıkıyor falan değil boşuna heyecanlanmayın. Sadece kitabın yayın haklarının alındığını duydum. Tabii ki pegasus yayınlarından çıkacakmış. 2016'da çıkması için programa dahil edilmiş.

1)  Vampir Günlükleri serisinin Artemis'te oluşundan ötürü onlardan çıkmasını beklediğimiz
dizinin senaristi Julie Plec'in kaleme aldığı " The Originals The Rise " Go! Kitap etiketiyle " The Originals Yükseliş " adıyla Ekim ayında raflarda yerini alacak.

Büyük kötüyü heyecanla beklediğimi söylememe gerek dahi yok heralde? Buradaki hetkes artık az çok The Originals izlediğimi ve Klaus fanı olduğumu biliyordur. Favori karakterimin hikâyesinin çıkışını dört gözle bekliyorum :)

Selam saraylı halkım! Geçen gün ikinci bir video çektim. Bu sefer ağustos ayında okuduklarımı anlattım. Bakalım nasıl bulacaksınız :) videomu sevdiyseniz beğenmeyi ve kanalıma abone olmayı unutmayın :) ha bir de yorum yapmayı unutmayın düşünceleriniz benim için çok önemli. Keyifli seyirler! :)

Selam millet! Bugün bambaşka bir şeyle karşınızdayım. Bugün bloga yorum, tanıtım veya kitap haberi girmeyeceğim. Ne zamandır istediğim bir şeyi heleşükür yaptım diyebilmek için yazıyorum bu sefer. Neredeyse 2 yıldır video çekmek istiyordum. Ancak ice bucket challenge etkinliği harici video çekmemiştim. Geçen hafta çok garip bir şey oldu. Uyandığımda aklıma gelen ilk şey bugün video çekeceğim oldu. Ve çektim. Sanırım benim video çekmem için böyle bir şey olması gerekiyormuş. Neyse videomda bahsetmek için bir kaç kitap seçtim ve kameranın karşına geçtim. Bakın bakalım nasıl olmuş ilk denemem. Severseniz beğeni, yorum atmayı ve abone olmayı unutmayın! 

Seviliyorsunuz :)

YouTube Kanalım

İnstagram Hesabım

Kitap Hakkında 

Kitabın Orjinal Adı : Every day

Yazarı : Julia Cross

Goodreads Puanı : 4.00

Seri Sıralaması : Every day #1

Yayınevi : Pegasus

Yorum

Öncelikle belirtmeliyim ki her gün, okuduğum ilk David Levithan kitabı. Yani David Levithan'ın ve John Green ile yazdıkları, yurtdışında Will Greyson Will Greyson diye bilinen, ülkemizde ise Tek isim tek kader olarak satışa sunulan kitabını okumadım. Bu kitabı sepetime atıp sonrasında almaktan vazgeçmiştim. Ancak şimdi de aynı kanıdayım okumayı düşünmüyorum dersem yalan olur. "Her gün"ü bitirdikten sonra böyle bir şey desem kesinlikle yalan olurdu. Şimdi tek isim tek kaderi merak etmiyor değilim. Bir gün onun yorumunu girersem şaşırmayın. Bu meraktan çatlayıp okuduğum anlamına gelir :D 

Ben şimdi size bu kitabı alıp bir süre boyunca okuyamama öykümü anlatayım mı? Evet evet bu es geçmemem lazım. İnsanın bütün akrabalarının çocukları bu yaz mı evlenmeye karar verir arkadaş? Sorarım size bir kaç gün arayla kınadan nikaha oradan düğüne atlayıp durmak diye bir gerçek var hayatta. Halaydan halaya geçerken akşamleyin pert oluşunuz ve sonraki günlerde ben giyeceğim? Hangi küpemi, bilekliğimi takacağım? Hangi ayakkabıyı giyeceğim telaşı ve bir yandan yakın akrabanız evlendiği için bir de neredeyse düğün sahibesi olduğunuz gerçeği var ne kadar güzel değil mi? Düğün bitti bir oh dedik düğün için İstanbul'a gelen bir akrabamızı bir kaç misafir ettik derken elimde olmadan her günü okumayı beklettim maalesef. 




Misafirlerimiz henüz bizdeyken şöyle bir başlayabilmiş. Onlar gittikten sonraki ikinci günde de kitabı bitirmiştim. Ancak aksilikler burada da kalmadı ve superonline faturası otomatik ödemede olan netimizi kesti. Hate superonline -.- Haftasonu bitirdiğim kitabın yorumunu bu yüzden hafta içi yazıyorum. Ne kadar da çok badire atlatmışım dimi ama? Yorum öncesi gevezelik kotamı bu postta da doldurduğuma göre gelelim efri day'e. Bu arada Instagram'dan falan beni takip edenler varsa görmüşlerdir kitaba bu isim taktığımı :) Her neyse kitabı elime aldım ve sanırım üç günde bitirdim. Aslında iki günde de biterdi ama ilk gün okurken henüz misafirlerimiz bizdeydi. Sonraki iki günde rahat rahat okudum. Ve bittiğinde çenem düştü çünkü sonu çok güzel <3 spoiler vermeyeceğim çatlayın :D şaka bir yana cidden yani okuyun mükemmeldi. Okurken eğer tempo düşer ve ya ne bileyim bana bir şeyler eksik gelirse 4 puan veririm diye düşünüyordum ama kitabı bitirdim, götürdüm kitaplığa geri koydum. Kitabı kitaplığa bırakırken ki ruh halim: Kaç puan vereceğim ben buna? Beyin çarklarım hızlı hızlı döndü sonra döndüm dedim ki kötü bir şey görmedim gayette istediğim gibi güzel bir kitaptı. E o zaman niye puan kırayım ki dedim. Böylece her gün ben 5 puan kazandı.

Kendi hayatına sahip olabilme arzusuyla yanıp tutuşan A'nın komik, sevgi dolu ve bir o kadar da yürek burkan hikayesini okumak isterseniz ben öneririm :) 
"Her gün"ü çok ama çok sevdim.

Spoilerlı Yorum

David, kitabın her bölümünde belli bir katogoriye seslenmiş. Onları daha iyi anlayabilmemizi istemiş. Ve ben bunu başardığını düşünüyorum. Bir gün şişman bir erkeği, bir gün özgüvensiz bir erkeği, bir gün cadaloz bir kızı, bir gün intihara meyilli bir kızı, bir gün rapçi takılan bir erkeği, bir gün erkek gibi hisseden bir kızı, bir gün gay bir çocuğu, bir gün bir lezbiyen kızı, bir gün dinine sıkı sıkıya bağlı bir erkeği, bir gün ailesinin sözünden çıkmayan bir çocuğu, bir mükemmel güzellikte afro amerikalı bir kızı ve daha nicesini okudum. Ve A'nın nasılda kendi hayatının olmayışına üzüldüğünü, bu hayatta tek başına olduğunu hissettiren milyon şeyi okurken insanın resmen içi sızlıyor. Her ne kadar şu papaz ona yardım edecek gibi görünsede ve A'ya yalnız olmadığını onun gibi insanlar olduğunu söyleyip ona yardım edecek kişi profilini çizse de ben onun çok kötü biri olduğunu düşünüyorum. Kesin çocuğun başına çorap örecek kesin. O adamla elektriğimiz hiç barışmadı. Gıcık şey -.- 

Gel gelelim Rhiannon'a bu kızı sevmiştim taa ki çocuğun kalbini yerinden sökene dek. Hayır zaten çocuğun kimsesi yok. Düşene bir de niye sen vuruyorsun ki? Neymiş kaldıramıyormuş tüm bunları. Ayıptır günahtır ya. Bu çiyan yüzünden A nasılda üzüldü garibim. Üzülmeyi de bırakın kız için hayatında yapmadığı şeyler yaptı. Diğer insanların hayatlarında değişikliklere yol açtı. Kız yüzünden dayak yedi. Daha ne olsun -.- Rhiannon çocuğu o hale getirdi ki A papazın dediklerini düşündü. Acaba bir insanın bedeninde kalabilir miyim diye düşündü. Ama o da sonra bunun cinayet olacağı kararına vardı. Çünkü düşünsenize bir köşede kendine ait hayatı olmayan biri var ama bu bedeninde bulunduğu diğer kişinin hayatını gasp edebileceği anlamına gelmiyor. Gelde bunu papaza anlat. Sonra ben Nathan'a uyuz oldum. Çocuğu kitap boyu rahatsız etti. A onun yüzünden vicdan azabı çekti. Ama kitabın en komik yerleri Nathan sayesinden haberi konusu, gazete ve tv ekranlarını süsleyen bedenimi ele geçiren iblis hikayesiydi. Bu kadar düşünceli olduğu için A'yı seviyorum. Eğer papaz gibi bencil biri olsaydı o da bunu yapabilirdi ancak A öyle bir canavar olmadığı için mutluyum. 

Puanlama : 5 / 5

Kitap Hakkında

Kitabın Orijinal Adı : Unravel

Türkçe Editasyonu : Kördüğüm

Yazarı : Calia Read

Yayınevi : Yabancı

Goodreads Puanı : 4. 12

Türü : Yetişkin Edebiyatı / Gizem /

Günümüz Aşk

Yorum

Unravel yani kördüğüm, yabancı yayınları yayın haklarını aldığını duyurduğunda Goodreads'te araştırdığım ve  okuyacaklarım arasına kattığım bir kitaptı. Bana okumayı cezbettiren de kitap hakkındaki güzel yorumlardı. Aklıma ilk şey en sevdiklerim kategorisine bir kitap daha ekleyecek olmamdı. Ancak yazının gidişatından bunun böyle olmadığını siz de anlamışsınızdır. Kitap benim için adı gibi kördüğümdü cidden. Sonuna gelene kadarda kitaba anlam veremeden okudum. Şimdi aslında buraya kadar bir sorun olmaması gerekiyordu, kitabın gizemli oluşunu sevmeliydim ama sevmedim. Okurken zevk almadım. Ve sonunu tam olarak olmasa da kaba haliyle tahmin ettim. Bu da bu durumun üzerine tuz biber ekti. Krdüğümü hızlıca okudum. Kitaptan nefret etmedim ama çokta sevmedim. Ortaydı benim için.

Spoilerlı Yorum

Başlarda kıza uyuz oluyordum. İki mükemmel derecede yakışıklı kişiyi parmağında oynatıyordu. Ve bu durumu Lachlan'a baya sonra söylediği için de ona kızmıştım ama bir şeylerin yanlış olduğunun da farkındaydım. Bir süre sonra Max 'i aklında uydurduğunu tahmin ettim. Ama Max' in Lachlan çıkması şaşırtıcıydı. Ama burada da başka bir sorun patlak veriyor. Eğer Naomi, Lana'ya olanları öğrendikten sonra delirdiyse -ki bu şekilde anlatılıyor- bu olaylar öncesinde Max' i nasıl uydurdu bu kız? Buradan vardığım sonuç tüm bunların öncesinde akıl sağlığının çoktan bozulmaya başlamış olması. En sevdiğim karakter Lachlan olurken nefret ettiğim karakterse tabii ki Lana' nın ve Naomi'nin ailesi oldu. İki aile de birbirinden beterdi bence.

Puanlama : 3 / 5



Kitap Hakkında

Kitabın Orjnal Adı : Invaded

Türkçe Editasyonu : İşgalci

Yazarı : Melissa Landers

Seri Adı : Alienated

Seri Sıralaması : 2 / 2

Tür : Bilimkurgu

Yayınevi : Go! Kitap

Goodreads Puanı : 4. 08

Yorum

Selam millet! Nabersiniz? Valla ben Haziran ve temmuz ayında sınavlar yüzünden sürünmüş bulunuyorum. Şimdi düşündüm de mayısta yine iyi kitap okumuşum o ayı aradan çıkarabilirim ama bana sakın haziranda kaç kitap okudun ve ya neler okudun diye sormayın. Çünkü muhtemelen cevabım bir olur :/ final zamanım biter bitmez bir oh çekememiş ve sınavların ardından hemen bütünleme derdine düştüğümü anladınız dimi? Heh! evet işte ben o dertten geçen bu pazartesi kurtuldum. Ve derin bir oh çektim çok şükür.

İşgalciyi okuyan herkesin içi acıyorken şu an benimki rahat niye mi? Çünkü yazarla konuştum ve serinin bitmemesini, yazmaya devam etmesini söyledim. O da bana bu konuyla ilgili bir sürprizi olduğunu yakında sayfasında bir açıklama yapacağını söyledi. Yani dans etmeye başlayabiliriz!!! Öncelikle eğer aranızda ( HALA ) yabancıyı okumamış olanlarınız varsa ( cık cık ne ayıp! ) onları yabancı yorumumu okumaları için buraya alabilirim. Hadi ama itekleyerekte olsa bu seriye başlamalısınız! Aelyx ile tanışmadan geçen bir hayat mı? Hayır!

 Cevabınız kesinlikle bu olmalı.

Seriyi o kadar özlemişim ki kitabı özlemle okudum. Biliyorsunuz biz yabancıyı okurken yani sonbaharda invaded henüz çıkmamıştı o yüzden bir kaç ay kitabın yurtdışında çıkmasını sonrada çeviri sürecini beklediğimiz için sanırım altı ay kadar bekledik ama bu bekleyişe değdi mi? Kesinlikle! Ben işgalciyi feci sevdim.

Spoilerlı Kısım

Tahminimce çoğu kişi kitabı okurken Jaxen'ı sevmemiştir. Ben hariç :D tamam bir sürü kötü şey yaptı ama bir türlü nefret edemedim ben Jaxen'dan. Ama Aisly'den ettim. Hem de nasıl. İkisi de iki yüzlüydü ama Aisly açık ara farkla en kötü olanıydı. O kadar şeyi yapıp ustalıkla gizledi ya ne diyeyim. Aelyx kaç defa ölümün kıyısından döndü sayamadım sanırım. Bir bu olaylar olurken Jaxen'dan soğumuş olabilirim. Her kitapta mutlaka bir ayrılık olur. Melissa bu ayrılığın sebebi için mantıklı bir konu bulmuştu. Okurken bunu takdir ettim. Gel gelelim Syrine'a, okurken tam dedim kız acısını unuttu yeni birini buldu her şey güzel olacak derken Melissa'nın David'i öldürmesi kötü oldu. David hastalığı için böyle bir oyuna başvurdu ama bununda bedelini hayatıyla çok ağır bir şekilde ödedi. Onun için üzülmüştüm. Özetle kitabı çok sevdim hatta yabancıdan bile çok sevdim. Melissa umarım bu seriyi yazmaya devam eder. Cevaplanmamış o kadar şey ve yazılacak bu kadar çok şey varken bu seri bitemez, bitmemeli :(

Umarım Melissa'nın facebook sayfasında açıklayacağı haber serinin devam edeceği olur.

Puanlama : 5 / 5

Kitap Hakkında

Kitabın Orijinal Adı : Inescapable

Yazarı : Amy A. Bartol

Türkçe Editasyonu : Kaçınılmaz

Seri Adı : Öngörü

Seri Sıralaması : 1 / 5

Yayınevi : Yabancı

Goodreads Puanı : 4. 09

Tür : Fantastik / Günümüz Aşk

Yorum

Bu kitabı sevebilirdim. Tabii eğer yazarın Hush Hush serisi hayranı olduğunu ve bunun kitabının ana düzeneği olduğu keşfetmeseydim ya da sürekli kitabın çoğu yerinde aklıma fısıltıdan benzer sahneler gelmeseydi yazarın özgün olduğuna inanabilirdim. Ben sırf bu yüzden Jennifer L. Armentrout'un melez serisini okumazken seveceğimi düşündüğüm bir kitapta bu tür bir şeyle karşılaşınca şaşırdım çünkü bu tür bir şey duymamıştım kitapla ilgili ve beklemiyordum da açıkçası. Hayal kırıklığıydı. Hiç bir karakteri bu yüzden tam anlamıyla sevemedim ya da nefret edemedim. Çünkü diğer kitabı bildiğimden kurgu hazır elimdeydi zaten kimin ne yapacağını gayet iyi biliyordum. Yazarlar keşke bu tür şeyler yapmasalar. Yani tamam onun kitabını çok sevdin sen de melek temalı bir kitap yaz tamam ama özgün ol. Başkasının olay örgüsünün temeliyle biraz farklı şeylerden bahsedince kendi kitabını yazmış olmuyorlar ki. Üzücü. Seriye devam etmeyeceğim. İçimde ikinci kitabı okumak gibi bir istek yok hiç. Sizin de fark ettiğiniz gibi bu bir bu durumdan yakınma yazısı da sayılabilir. Puan olarak kaç versem bilemedim. sayfalar geçtikçe benim kitaba vereceğim puan düştü çünkü. En son 2,5 puan mı versem diye düşündüm ama sonra kitap kendini okutturduğu için yani yarım bırakılmayacak kadar kötü bir kitap olmaması nedeniyle 3 puan vermeye karar verdim. Okumayın, önermiyorum tarzı şeyler demiyorum biliyorsunuz. Sizin kararınız bu belki siz fısıltıyı okumamışsınızdır ve size rahatsız edici gelmez ve ya bu tür şeyleri sorun etmiyorsanız da okuyabilirsiniz.

Puanlama : 3 / 5



Yorum 

Merhabalar saraylı halkım! Kitap Canavarlarının yeni turu ile karşınızdayız. Yurtdışında büyük yankı getiren, yüzbinler tarafından okunan, sevilen young adult romanı " Fallen Too Far " ülkemizde Tehlikeli Temas adıyla türkçeye çevrilmiş bulunuyor. Biz de yaz ayında kapağıyla, görselleriyle sayfamıza yazı getirsin diye turunu üstlendik. Ama gerçekten profil ve kapak fotoğraflarını değiştirdiğimizde sosyal medya hesaplarımıza yaz geldi :) Hazır görsellerden konu açılmışken ben kapaktan biraz daha bahsetmek istiyorum. Evet kitabın kapağındaki modeller pek giyinik değil, üstlerinde mayo var. Evet öpüşüyorlar ama bunun yanında kapağı çok tatlı bulduğumu da söylemem lazım. Yabancı grafikeri kimse işini iyi yapmış cidden bravo. 

İtiraf etmem gerekirse ben kitabı arkadaşlarımdan çok daha önce okumuştum. Bu nasıl mı oldu? Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi'ni biliyorsunuz. Bir, iki yıl önce o ve kaytan kitap'ın fallen too far okuduğunu görmüş, merak etmiştim. O zamanlar ingilizcem şu anki gibi değildi. Şu anda pek iyi değil ama en azından daha çok şey anlıyorum. O zamanlar gibi değilim. Hazırlık okumak azıcık işe yaramışsa demek ki... Her neyse, ben kitabı açtım okumaya çalıştım ve bir süre sonra sürekli  bilmediğim kelimelere bakmaktan sıkıldığım için bıraktım kitabı. Adamakıllı bu kış okumuş bulundum kitabı. Tur öncesi de re-read yaptım. Pekii sevdim mi kitabı? Evet. Baya sürükleyeciydi. Gizem vardı. Bunlar beni kitaba çeken şeyler oldu. Genelde bu türde beğenmediğim çok kitap olur ancak tehlikeli temas sevdiklerim ve devamını beklerken heyecandan öleceğim kitaplar arasına girmiş bulunuyor. Merakıma yenik düşersem ingilizcesini okurum :D 

Spoilerlı Kısım 

Nan, kitaptaki en nefret ettiğim karakterdi kesinlikle. Kız tam bir bela. Rush'ın o kadar öğüt vermesine, konuşmasına rağmen bildiğini okumaya devam eden dediğim dedik biriydi. Nefret edilesiydi -.- Rush ilk zamanlar tutarsız bir tavır sergiledi. Kıza acıdı, tamam bir günlük kalabilirsin dedi sonra evini hepten pansiyona çevirdi. Hadi Rush zamanla kızdan etkilendiği için böyle davrandı diyelim. Ama Blaire Rush'a, Rush'tan önce vuruldu. İlk zamanlar dövmek, çekip silahıyla vurmak, onun yanında kalmak istemeyip kamyonetinde kalmayı düşünen biri için baya yol kat etti kısa süre içinde. Onu kıskanmaya başladığı zaman ben şaşırmıştım açıkçası. Blaire'inde sevmediğim özellikleri oldu. Feci inatçı biriydi ve kesinlikle gururlu. Hani şu yeşilçamdaki fakir ama gururlu gençlere benzetiyordum ben :D Rush'ın sevmediğim özellikleeri mi dediniz? Adam feci bir özgüvenli ve şımarık oluşu. Çok gariptir ki kitabın devamını merak etmekten en sevdiğim karakteri seçemedim :P sanırım bu bir ilk. Eğer çenenizin düşüp, gözlerinizin yuvalarından fırlamasını sağlayacak bir gizeme ve tatlı bir aşk hikâyesi okumak isterseniz sizi Rosemary Sahili'ne bekleriz :)

Puanlama : 4 / 5 

Kitap Hakkında 

Kitabın Orjinal Adı : Fallen Too Far 

Türkçe Editasyonu : Tehlikeli Temas

Yazarı : Abbi Glines 

Seri Adı : Too far 

Seri Sıralaması : 1 / 4 

Yayınevi : Pegasus 

Türü: Romance / Young Adult 

Goodreads Puanı : 4. 26

Kitabın Konusu 

Bambaşka dünyalardan gelen iki üvey kardeş… Asla sizin olmamasi gereken şeylere duyulan arzu…

Blaire Wynn'in en son istediği şey babasının yeni ailesinin yaşadığı Florida'daki Rosemary Sahili'ne taşınmaktır. Ancak seçim şansı yoktur. Bir hastalık yüzünden ölen annesi, ardında yüklü borçlar bıraktığı için Blaire'in Alabama'daki çiftliği elinde tutması mümkün değildir.

Koltuğunun altındaki tabancayla kamyonetini zengin sahil kasabasına çeken Blaire buraya asla uyum sağlayamayacağını bilmektedir. Babasının Paris'e gittiğini ve onu yeni üvey kardeşi Rush Finlay'le yalnız bıraktığını öğrenince daha büyük bir hayal kırıklığı yaşar. İnsanları hor gören, hiçbir şeyden pişmanlık duymayan, adı çıkmış bir rock yıldızının oğlu olan Rush yakışıklı olduğu kadar şımarıktır da… Ve Blaire'i gördüğü anda genç kızın kanına girer.

Yaz ayları ilerledikçe genç kadın, Rush'ın asla tahmin etmediği yanlarını görecek ve birbirlerine karşı hisleri görmezden gelemeyecekleri kadar güçlenecektir. Ancak Rush, Blaire'in tüm dünyasını yıkacak bir sır bilmektedir. Blaire genç adamın tehlikeli temasına kendini kaptırmadan önce bu gizemi ortaya çıkarabilecek midir?

Övgü 

"En sevdiğim Abbi Glines kitabı olarak listemin zirvesine yerleşti."

-Colleen Hoover-

Kitaplar Hakkında

Yazarı : Leigh Bardugo
Seri Adı : The Grisha
Seri Bilgisi : 3 Kitap
Türü: Fantastik / Aşk
Yayınevi : Martı



Kuşatma ve Fırtına 

Her zaman böyle olmayacak. Özgür kaldığın günlerin sayısı arttıkça hayatın kolaylaşacak… En güçlü Grishalardan biri olan Güneşin Elçisi Alina Starkov, Karanlıklar Diyarı'nda yaşanan faciadan kaçıp arkadaşı Malyen'le birlikte, arkasında bıraktığı dünyanın karmaşasından uzak kalacağını düşündüğü bambaşka topraklara doğru yola çıkar. Ancak kaderinden ve geçmişinden kaçmak sandığı kadar kolay olmayacaktır. Karanlıklar Efendisi yenilediği gücü ve ölümcül planlarıyla yeniden karşısına çıkmaya hazırlanmaktadır. Alina'nın Karanlıklar Efendisi'ni yenmek ve terk etmek zorunda kaldığı Ravka'yı özgürlüğüne kavuşturmak adına gereken güce ulaşması için uzun ve tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkması gerekecektir.Kuşatma ve Fırtına'nın karanlık dünyasında Alina'yla birlikte kaybolacak ve oradan asla dönmek istemeyeceksiniz.


Çöküş ve Yükseliş

Yorum 

Bu bir fangirl yazısı. Bu yazı sürekli  seriye ne kadar çok hayran kaldığımı anlatacak heralde. Sanırım yorum boyunca sürekli çok sevdim deyip duracağım. Serinin kitaplarının yarısını bir gün diğer yarısını diğer günde bitiriyordum. O kadar sürükleyici ve heyecanlıydı yani. Serinin her kitabını ayrı ayrı sevdim ama serinin en sevdiğim kitap Kuşatma ve Fırtına oldu. 
En sevdiğim karakter Nikolai ve Karanlılar Efendisiydi. Sanırım daha farklı bir şey yazamayacağım. Sadece okumak isteyipte okuyamayanlar varsa, tereddütü olanlar varsa böyle bir kaygınız olmasın sadece alın ve okuyun derim rahatlıkla. Çünkü mükemmeldi. Çok sevdim ve herkese yani eğer hala seriyi okumayanlar varsa onlara seriyi önermek amacıyla şu yorumu yazayım dedim. Okuyun, pişman olmayacaksınız :)

Spoilerlı Kısım

Ben Karanlıklar Efendisinin yaptığını ona şeye rağmen hala daha onu sevmeye devam etmiş bir insanım. Belki sevmeyenler vardır onu ama ben onun yanlış yetiştirilmesi sonucu böyle kötü, çıkarcı birine dönüştüğünü düşünüyorum. Hatta bence o Alina'yı sevdi. Öldüğü sahnede gayet barizdi. Tamamen kötü bir insan değildi. Sevdiği değer verdiği insanlar vardı ancak o insanlar ona ihanet edince onları cezalandırmaktan da geri durmuyordu evet ama bunu annesi tarafından kötü, hırslı bir kişi olarak büyütülmesiyle ilgisi olduğunu düşünüyorum çünkü yeri geldiğinde sevgiye muhtaç halini de gördüm. Beni en çok etkileyen karakter olduğu için Karanlıklar Efendisini çok seviyorum. 

Bu seriyi kesinlikle okuyun! Ben bayıldım ♡

Seri Puanlaması : 5 / 5 

Kitap Hakkında 

Kitabın Orjinal Adı : Invaded

Türkçe Editasyonu : İşgalci 

Seri Sıralaması : 2 

Yazarı : Melissa Landers 

Yayınevi : Go! 

Türü : Genç - Yetişkin Edebiyatı / Günümüz Aşk / Bilim Kurgu

Satın Almak İçin : İstanbook

Kitabın Konusu 

UZAYLILAR İNSANLARLA İTTİFAKA HAZIRLANIYOR. 

Bu kez de Dünyalı Cara Sweeney, L'eihrlilerin konuğu.
L'eihrli erkek arkadaşı Aelyx'i, iki gezegen arasındaki ilişkileri yoluna koymak için, Dünya'ya gönderdikten sonra yabancı bir gezegende bir başına kalan Cara'nın etrafı onu istemeyen klonlarla çevrilmiştir. Hatta Aelyx'in evcil hayvanı bile ondan nefret eder. Yeni hayatına uyum sağlamak için her yolu deneyen Cara, çok geçmeden bu gezegende Aelyx ile mutlu olup olmayacağını sorgulamaya başlar. 

Dünya'daki Aelyx'in durumu da Cara'nınkinden farklı değildir. Birbiri ardına düzenlenen suikastların hedefindeki Aelyx Dünya-L'eihr ilişkilerini güçlendirmek için yoğun bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmeye çalışır. Dünya hükümetlerinin vatandaşlarından gizlediği küresel su krizine çözüm getirecek teknoloji L'eihrlilerin elindedir ama bu teknolojiyi Dünyalılarla paylaşmaları ancak ittifak kurmalarıyla mümkündür. Ancak her iki taraftan da yükselen itirazlar ve ittifakı baltalayacak şiddet eylemleriyle Cara'nın da Aelyx'in de işleri hiç de kolay değildir. 
İki genç aşık, bir yandan gezegenlerinin geleceği için canla başla mücadele ederken bir yandan da birbirlerinden sayısız ışık yılı uzakta ayrılık acısına katlanmaya çalışır... ta ki dünyalarına yönelik bir tehdit onları yeniden birleştirene dek. 

Övgüler 

''Cayır cayır bir romantizm, aksiyon ve gerilimin mükemmel birleşimi.''
* Jennifer L. Armentrout
''Zekice kurgulanmış, komik ve de destansı. Artık L'eihr gezegeninden birilerinin benimle temas kurmasını bekliyorum.'' 
* Julie Cross - Fırtına kitabının yazarı 

''Gezegenler arası değişim programı mı ? Evet, lütfen! Bu hikayeye bayıldım. Kitabı elimden bırakamadım.'' 
* Jodi Meadows, Ruhsuz kitabının yazarı

Kitap Hakkında

Kitabın Özgün Adı : Forever Jack
Türkçe Editasyonu : Sonsuza Kadar
Yazarı : Natasha Boyd
Seri Adı : Eversea
Seri Sıralaması : 2 / 2
Yayınevi : Yabancı
Goodreads Puanı : 4.17

Kitabın Konusu

Hollywood yıldızı Jack Eversea, Carolina sahilindeki küçük kasabaya adım attığında, Keri Ann Butler'ın masum kalbine bir anda girmiş ve yedi ay sonra kasabadan ayrıldığında, geride kanayan bir yara bırakmıştı.

Jack en yakınındakiler tarafından ihanete uğramış, aldatılmış ve tehdit edilmişti ve neredeyse kariyerinden olacaktı. Aynı zamanda, belki de hayatındaki tek "gerçek" şeyin de parmakları arasından kayıp gitmesine izin verdiğinin farkındaydı. Ama elleri bağlıydı; bunun olmasını engelleyememişti… En azından şimdiye kadar.

Şimdi Jack geri döndü ve gerçek aşkının kalbini kazanmaya kararlı. Peki, ama Keri Ann'i, hem Jack'e hem de istediği her şeye, sonsuza kadar sahip olabileceğine inandırabilecek miydi?
(Tanıtım Bülteninden)

Yorum

Öncelikle belirtmek istiyorum ki bu bir kitaba hayran kalınan bloggerın yazısı değil. İlk kitabı baya sevmiş ikinci kitabı iple çekmiş, sınavlarından sonra kitabı heyecanla eline alan fakat hayal kırıklığına uğrayan bir kızın yorumu. Kitabın ortasından itibaren şunu düşünüyorum keşke Natasha seri olarak yazmasaymışta ikinci kitapta işlediği konuları ilk kitaba katsaymış belki o zaman bu kadar gözüme batmazdı ve bu kadar hayal kırıklığı yaşamazdım. Yine keşke bu olayları yazıpta uzatmasaymış derdim ama en azından sevdiğim karakterlerin olduğu bir kitabı beğenmemiş olmazdım. Dediğim gibi bu durumdan ötürü çok üzgünüm. Güzel olabilecek bir kitap böylece elimizden kayıp gidiverdi.


Spoilerlı Kısım

Kitapta kendimi genellikle yeşilçamda sandım. Entrikaları okudukça küçüklüğümde izlediğim filmlerden ötürü sürekli aklıma o tip diziler geldi, onlarla bağdaştırdım ve cidden sıkıldım. Bir süre sonra sayfaları atlamaya başladım düşünün o derece sarmamış kitap, o kadar sıkılmışım. Audrey'den nefret ettim kitap boyu. İlk kitapta çok sevdiğim Jack'ten de öyle. Çünkü pisliklerinden bıktım. Keri Ann'in onu affetmesini beklerken kitabı yarısı bitti zaten, ağaç olduk. Kısacası ben beğenmedim diye özetleyebilirim. Kimseye aman ben beğenmedim sakın sende okuma gibi şeyler de demeyeceğim çünkü daha dün birinin çok sevdiğini gördüm ve böyle bir hakkım olduğunu düşünmüyorum. 

Alıntılar

Puanlama : 2 / 5





The Starbound Trilogy : Üç Gezegen, üç aşk hikayesi, bir düşman.


" These Broken Stars " ın  2014 ocak ayında dizi haklarının alındığını biliyor muydunuz? Şahsen ben bilmiyordum. Bir gün yabancı vloggerların videolarını izlerken yorumlarda denk gelmiştim. Dizinin yapımcılarının Eric Balfour  ve  Stephanie Varella olduğu biliniyor. Balfour dizi hakkında, bu karakterlerin en iyi yansıtmanın yolunun TV ekranı olduğunu ve bu serinin filmini yapabilmek için önce bu kitapların dizisinde karakterleri izleyebilecek kadar vaktinizin olması gerektiğini söylemiş.

Bence fazla iddaalı konuşmuş ama bu özgüveni bize iyi bir dizi olarak dönecekse tamam :D ve ayrıca ben de dolaylı olarak Eric gibi düşünüyorum. Bu tür bir konuya sahip olan bir seri bence beyaz perde yerine TV ekranlarında olmalı. Neden mi? Çünkü, eğer film olursa iki, üç saatlik bir süre aralığında tüm kitabı işleyemeyecek, bazı kısımları atlayacaklar. Ama eğer dizi olursa her bölümü güzelce işlemek için bir sürü bölümleri olacak. Bu yüzden serinin dizi olacağına sevindim. Umarım karakterlere uygun oyuncular seçilir, kitaba bağlı kalınır ve uzay teması iyi işlenir de dizi içimize siner :)



Dizinin NBC kanalında yayınlanacağı öngörülüyor. Kitabın dizi olması önerildiğinde Balfour, Bunun güzel bir konsept olduğunu ve kitapları okumak istediğini belirtmiş. Sonrasında ise kitabın hayal edebileceğinden iyi olduğunu ve ilk bölümde şoka girdiğini, karakterleri  bu kadar sevdiğine inanamadığını söylemiş. Castla ilgili olaraksa Meagan Spooner Lilac için Molly Quinn, Amy Adams, Karen Gillan, Amie Kaufman Tarver'ı için Dean Geyer, Ben Barnes, Chris Pine, son olarak Eric Balfour ise Tarver'ı oynaması için arkadaşı Ben Foster'ı düşünüyor. ( Fotoğraftaki bayanlar sırasıyla Molly, Amy ve Karen. Baylarda ise kırmızılı olan Dean, yanındaki Ben, ortadaki fotoğrafta yer alan ise Chris. Sağ alttaki elemanda Ben Foster. )

Not : Ben Foster olmaz. O oynarsa ben izlemem ya. O adam
zerre kadar Tarver değil. Eric, hangi akla hizmet onu önermiş anlamadım. Sırf kankisi diye onu önermiş herhalde. Ben tepeden tırnağa esmer bir karakter için sarışın birini hayal dahi edemiyorum. Tamam diğerlerinin de gözleri falan renkli ama Ben, Tarver'a hiç benzemiyor.

Kitap Hakkında

Yorum 

" These Broken Stars " kapağına hayran kaldığım ve yurt dışında yabancı bloggerlar tarafından çok sevilen bir kitap. Ama bu kadar beklediğim, okumayı istediğim bir plandığım gibi 3 - 4 günde okuyamadım ve son olarak bir baktım bir haftayı geçmiş ben ancak bitirmişim. Kitabımı beğenmediğim için ve ya sıkıcı olduğu için böyle olmadı. Ablamın okulu bitti o geldi, biraz vakit geçirmek istedim onunla. Bazı günler işim vardı, bazı zamanlar da okuma isteğim yoktu. Ondan kitap biraz elimde süründü açıkçası. Buna üzülmüyor da değilim. 

Kitap ile ilgili düşünceme gelirsek, ben sevdim. Beş puan veremedim ancak dördü kaptı benden. Tam puan alamamasının sebebini ise spoiler kısmında söyleyeceğim :) Ben Tarver ve Lilac sahnelerini sevdim. Bir birlerine laf atmaları, kızdırmaya çalışmaları çok tatlıydı. Güldüğüm sahneler boldu, gizemden boğulduğum, acaba sonunda sır perdesinin ardından ne çıkacak diye beklediğim anlarda öyle. 

Bu arada Amie Kaufman'ın turumuzu takip ettiğini biliyor muydunuz? Evet, evet ediyor. Tur öncesi kendisine yazdığım mesaja dönüş yaparak heyecanla takip edeceğini söyledi. Çok tatlı değil mi? ^^ 


Spoilerlı Yorum

Benim en sevdiğim karakter Tarver oldu. Sevmediğim ise tabii ki Roderick LaRoux. Lilac'ın babası iyi bilirdik, ancak gelin görün ki kitabın sonunda hiçte öyle biri olmadığı çıktı ortaya. Ben şok, ben iptal. Buradan Roderick'in çok bencil biri olduğu varsayımına ulaştım. Tamam evet, eşini kaybetmiş ailesinden geriye  hayatta sadece kızı ve o kalmış ama bu ona kızının sevdiği insanları öldürme hakkı vermez. Kızının sonsuza dek yanında kalmasını istemesi pek sağlıklı bir düşünce değildi. Allah'tan Lilac kitabın sonunda, o gezegenden  kurtulduklarında babasının Tarver'a zarar vermemesi için onu ikna etti. 

Lilac'ın fizik hakkındaki bilgisine Tarver kadar ben de şaşırdım, hiç beklemezdim. Sadece balolar ve moda hakkında bir şeyler bildiğini sanıyordum ancak öyle biri değilmiş. Bu kız bir uzay kapsülünü düz kontak edebiliyor düşünebiliyor musunuz? Ben o aralar çok şaşkındım işte. Ve en sevdiğim sahneler de sanırım Lilac'ın bir şeyler yapıp Tarver'ı günden güne şaşırttığı zamanlardı. Bir de şeye çok şaşırmıştım. Dev büyüklükteki kediye. Hani kitabın başlarında Lilac'ı yemeye çalışmıştı. Heh! İşte o kedi. O sahneyi aklımda canlandırmaya çalışmıştım da. Acaba kedi nasıl ağaca çıkıp Lilac' kapmadı diye :P

Kitaptan neden puan kırdığımı açıklayacaktım. İlk olarak, ikarus'un düştüğü gezegende çok fazla kaldılar ve ben onların kurtarılmasını çok bekledim. Ve fısıltılardan ötürü bir hayal kırıklığı yaşadım. Fısıltılar çok iyi uzaylılar çıktı. Onların kötü olmasını, hayatları pahasına bizimkileri korumak yerine tam tersini yapmalarını ve kitaba biraz daha heyecan katmalarını isterdim. 


Puanlama : 4 / 5

Kitap Hakkında

Orijinal Adı : The Book of Ivy
Türkçe Editasyonu : Kurucunun Kızı
Yazarı : Amy Engel
Türü : Distopya
Yayınevi : Yabancı
Goodreads Puanı : 4. 22
Seri Bilgisi : 1 / 2

Yorum

Merhaba! bu yazımda Yabancı Yayınları'nın hazırlamış olduğu blog tur kapsamında Kurucunun Kızı'nı inceleyeceğim :)

Yayın haklarının alındığını öğrediğimden ve konusu okuduğumdan beri okumak istediğim kitaplar arasındaydı The Book of Ivy. Yabancı yayınlarının ilk ciltli kitabı için bir distopya seçmiş olması beni mutlu etti. Ve kitabın kapağı? Orijinal kapağı kullanıldığı için çok mutluyum. Beyaz bir ciltte bunun cabası, bildiğim kadarıyla beyaz ciltli bir kitap yoktu. Bu güzel bir yenilik oldu. Kurucunun Kızı ciltli kitaplarımın arasında parlıyor şu anda :) Bu arada kitabın sahip olduğum ( diğer ciltli kitaplarıma kıyasla ) en ince ciltli kitap olduğunu da söylemeliyim sanırım. Amy keşke bir iki bölüm daha yazıp sayfa sayısını arttırsaymış dedim. Neyse ziyanı yok dediğim gibi diğer özellikleriyle birlikte ciltli kitaplarıma farklı bir hava kattı :P Kitabın tasarıma duyduğum hayran yazımı bir kenara bırakırsam ben kitabı beğendim. Cidden beğendim. Bir kitabı bitirdiğiniz anda "yani sevdim işte iyiydi." durumu yok burada. Gerçekten güzeldi. Kurgusu vs. her şeyiyle beni ilk sayfasından itibaren içine çeken bu distopik hikayenin bana kendini sevdirdiğini gönül rahatlığı ile söyleyebilirim :)

Spoilerlı Yorum

Bu kısımda rahat rahat konuşuyorum değil mi? Çok iyi hadi spoiler verelim :D şaka bir yana burada bile doğru düzgün spoiler vermiyorum biliyorsunuz :) Ben kitabı okurken bir ara acaba 4 puan mı versem dedim sonra ilerledim ilerledim o puan oldu 4.5 oldu. Okudum, okudum, okudum. Kitap bitti kenara koydum ve benim halim aynen şöyle " Kim 4 puandan bahsetti? Ne? Kim? Ben mi? o.O hadi canım oradan. " :D Böylelikle Kurucunun Kızı benden 5 puanı kaptı. Kitap kesinlikle çok sürükleyiciydi. Hem bu özelliğinden ötürü hem de 270 gibi bir sayfa sayısına sahip olmasından ötürü kolayca bitebilecek bir kitap. Ben okuldu, ödevdi, sınavdı derken üç günde bitirdim orası ayrı tabii :) en sevdiğim karakter tabii ki Bishop oldu. Adını yazarken bile gözlerimden kalpler fışkırıyor <3


En nefret ettiğim karakter diyemeyeceğim çünkü karakterler söz konusu burada, birden fazla kişi durumu. Bunlar: Tecavüzcü bir suçlu vardı şu an adını hatırlamıyorum ama o, Callie, Bay Westfall, Bay Lattimer ve eşi Erin. Son olarak saydığım bu ikiliyi sevmeye başlamıştım ama kitabın sonuna doğru o durum uçuverdi.Ve Ivy' nin ailesine ne ne demeli? diye baya bir düşünüp yüzlerine vurulacak bir çok şeyimiz olabilir ancak kendileri maalesef yalnızca kitap karakteri. Ama o nasıl bir ailedir.?İçlerini sadece intikam hırsı sarmış bu uğurda gözleri başka hiçbir şey görmüyor. Okurken hayret ettim. Ancak ben ailesinin böyle bir şey yapabileceğini Ivy' i  yeterince umursamadıklarını tahmin etmiştim. Çitin diğer tarafına atılmadan önce kızına bunu sen seçtin demek nedir ya? Eminim orada herkes benim gibi sinirden çığlık atacak raddeye gelmiştir. Pekii ya Callie'ye ne demeli? Nasıl içten pazarlıklı bir kız Allah'ım. İlk fırsatta Bishop'un yanına sızdı, o anda onu parçalamak isteyen bir tek Ivy değildi. Ivy' nin ailesinden nasıl iğrendiğimi bir güzel anlattığıma göre gelelim diğer olaylara. Benim bir başka en çok şaşırdığım şeyse biz ilk başlarda Ivy'nin annesini öldürüldü bilirken kadının aslında başkanın oğluyla arasında olan tanışıklıktı. Onu okuduktan önceden bu ikisinin birbirlerine aşık olduğu anladık. Bu kadarla da bitmiyor. Ivy'nin annesi öldürülmemiş ki, kadın intihar etmiş. Şok şok şok.



En sevdiğim sahneler Bishop ve Ivy ikilisinin evdeki zamanlarıydı. Birbiri ile tanışıklığı olmayan iki kişinin birden evlenmesi onlar için de ayak uydurması zor bir durumdu. Sonra sonra birbirlerine alıştılar. Okuduğum en güzel, komik replikler her zaman bu ikilinin idi. Okurken eğlendiğim, yaa hadi ama öyle deme dediğim, kızdığım, davranışlarını anlamadığım yerlerde oldu. Ancak Bishop ile Ivy bence her ne kadar düzenlenmiş bir evlilik yapmış olsalar da bu işi iyi kıvıran iki yetişkin rolünü de üstlerine giymeyi o kadar iyi başarmışlardı. Hatta bir kısım vardı okuyanlar hatırlarlar komşuları birlikte ile yemekteyken bebeklerden bahseden çocuklar olduklarını düşünmüştü Ivy. Bu durumu bu cümlelerle gayet iyi özetlediğini düşünüyorum.Ve şu yaş konusuna da takıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. 16 evlenmek için çok küçük bir yaş. Bundan rahatsız oldum evet. Herkes başkanın oğlu gibi ayrıcalılara sahip olup 18'inde evlememesi adil gelmedi. Yalnız dikkatinizi çekerim kitap karakterleri için adaletten bahsettim :P yazdıktan sonra yazdığı şeye güldüm :) bahsetmem gereken başka bir konu varsa o da Ivy'nin babası yani Kurucunun Oğlunun iyi bir başkan olmayacağıdır. Umarım hiç o koltuğa oturmaz. Ben Bishop'un koltuğu devralmasını istiyorum. Son sözüm kesinlikle bu kitaba bir şans vermeniz yönünde :)

Puanlama : 5 / 5



Kitap Hakkında

Kitabın Orjinal Adı : These Broken Stars

Yazarı : Amie Kaufman, Meagan Spooner 

Türkçe Editasyonu : Benim Uzak Yıldızım

Seri Bilgisi : Starbound #1

Goodreads Puanı : 3. 96

Yayınevi : Go! Kitap

Kitabın Konusu

O GECENİN, DEVASA UZAY GEMİSİ İKARUS'TAKİ DİĞER GECELERDEN HİÇBİR FARKI YOKTUR. 

 Ta ki o büyük felaket gerçekleşene ve İkarus yakınlardaki bir gezegene düşene dek. Elli bin yolcu kapasiteli gemiden yalnızca iki kişi kurtulmuştur: Evrenin en zengin adamının kızı Lilac LaRoux ve genç bir savaş kahramanı olan Binbaşı Tarver Merendsen. Binbaşı Merendsen, Lilac gibi kızların insanın başına beladan başka bir şey getirmediklerini uzun zaman önce öğrenmiştir. Lilac da, Tarver’ın kendi iyiliği için, onu kendisinden uzak tutması gerektiğinin farkındadır. Ama ıssızlığın ortasında hayatta kalabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Açlık, soğuk ve vahşi hayvanlara bir de Lilac’ın duyduğu fısıltılar eklenince birbirlerine güvenmekten başka çareleri kalmaz. Ne var ki çok geçmeden, onları birbirlerinin kollarına iten bu trajediden büyük bir aşk doğar. Artık kurtulup kendi gezegenlerinde bir ömür ayrı kalmaktansa düştükleri bu ıssız gezegende birlikte olmayı tercih ederler. Ama her adımda onları takip eden gizemli fısıltıların ardındaki gerçeği öğrenmeleriyle her şey bir anda değişir. Lilac ile Tarver o gezegenden ayrılsalar bile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Nefes kesen bilim kurgu üçlemesinin ilk kitabı, Benim Uzak Yıldızım, zaman ve mekân tanımayan sonsuz bir aşkın hikâyesi…



Kitap Hakkında

Kitabın Özgün Adı : Black Ice

Yazarı : Becca Fitzpatrick

Konu : Genç - Yetişkin Edebiyatı / Polisiye

Goodreads Puanı : 3. 84

Yayınevi : Pegasus

Yorum

Bunu söylemeye utanıyorum ama Siyah Buz'u ocak veya şubat ayında okudum. Ve ben şu postu yayınlayana kadar da kitabım biçare yorumlanmayı bekliyordu :( Ben Becca'nın yazdığı fısıltı serisini lise iki sularındayken okumuş bayılmış ancak üzerinden bir kaç yıl geçince meh! ben bunu nasıl okumuşum demiştim. Öyle ki bloğu ilk açtığım zamanlar fısıltı kitaplarını çekiliş ile hediye etmiştim. Şimdi diyeceksiniz ki o zaman neden bu kitabı aldın? Valla ilk başta çok kararlıydım, yea almam ben bunu kesin diğer seri gibi sevmem diyordum ancak tüyap kitap fuarı zamanı bir baktım kendime hakim olamamışım ve ben de siyah buz okuyan furyaya kapılmışım. Neyse ki bu Becca bu kitabı özene bezene yazmış, ben de beğendim fısıltı serisi gibi güme gitmediği iyi oldu. Bildiğiniz gibi olaylar dağda gerçekleşiyor. Ve bir süre sonra şu dağ olayı kabak tadı vermeye başladı öyle ki ben artık dağdan indiklerinde şükredecek durumdaydım -.- Bu kitapla birlikte öğrendiğim bir şeyler varsa o da ya Becca'nın acemiliğini üstünden yeni atmış olması ya da fantastik yazamıyor oluşu. Sen böyle şeyler yazmaya devam canımı ye. Bu kitabı sevdim mi? Sevdim. Ama

mükemmel miydi? Hayır.

Puanlama : 4 / 5



Kitap Hakkında

Kitabın Orjinal Adı : Pivot Point
Yazarı : Kasie West
Türkçe Editasyonu : Dönüm Noktası
Yayınevi : Hyperion
Goodreads Puanı: 4.08
Türü: Distopya / Günümüz Aşk



Yorum

Herkese selam! Nasılsınız? Öncelikle ben hala sınavlarım bitmemiş gibi hissediyorum. Ve bu hiç iyi bir şey değil. Bu sıkıntılı, sıkılmış, bıkmış ruh halim devam ediyor anlamına geliyor. Umarım en kısa zamanda üstümden atarım şu durumu. Kitap hakkında yazmaya başlayayım mı? Arkadaşlarımın yorumladığını görünce Goodreads'te konusuna bakıp okumayı pek düşünmediğim bir kitaptı Pivot Point. Konu beni o zaman sarmamış olmalı ya da gözümün ucuyla falan baktım herhalde tanıtıma. Böyle varsayıyorum çünkü bir süre önce kitabın çıkıyor olduğunu duyunca aynı tanıtıma bakıp okumaya karar vermemin başka açıklaması olamaz değil mi ama? :D 

Sınavlarım bittikten sonra okuduğum ikinci kitap oldu kendileri ve ben rahatlıkla sevdiğimi söyleyebilirim. En çokta Trevor'ı sevdim evet :P

Spoilerlı Yorum

Kitaba başlamadan önce konusu kendime unutturuyorum sanırım. Ya da beynim benim öyle istediğimi algılayıp unutmamı sağlıyor çünkü kitap elime ulaştığında konusunu çoktan unutmuştum. Öyle ki son zamanlarda edindiğim alışkanlığım sağ olsun kitabın arka kapağı bile okumuyorum artık. Kitaba başlayınca ilkten herkesin yeteneklerini aklımda tutmaya çalıştım. Arada sırada unuttuklarım oldu ama hemen toparladım :) yazarın hayal gücüyle kurmuş olduğu yerleşke çok güzeldi bence. Tüm o yeteneklere sahip olan insanları okuyunca falan " Vay be! " diyorsunuz. İnsan özeniyor :P ama şansımıza işte muggle'ız biz, feci derecede normal insanlar katagorisindeyiz bu normalliğimizden azda olsa kaçmak için böyle kitaplar yardımcı oluyor bize :D bu yüzden fantastik şeyler okumayı seviyorum, kitabın dünyasında insan tüm dertlerini düşüncelerini unutuveriyor.

Ben Addie annesiyle mi yoksa babasıyla yaşamaya karar verecek diye küçük kısa süren bir araştırma  yapar sanıyordum ama işler bizim sandığımız gibi yürümüyormuş :P Ben öyle olacak kısa sürer bir kaç bölüm tutar en fazla diye düşünürken kitap boyunca araştırmasını okuduk iyi mi? :D Bu durum rüya görmeye benziyor. Düşünsenize okuduklarınızın hepsi rüyaymış ne kötü olurdu :P Burada da durum bunun benzeri aslında Addie'nin hangi geleceği seçmesinin daha hayırlı olacağını görmesiyle geleceğini ona göre şekillendirme hikayesiydi diyebilirim kitap için. Kitapta nefret ettiğim karakterler Jude ve Bobby oldu. İkisi de çıkarcıydı. En sevdiğim karakter ise tabii ki Trevor'dı. Canım benim ya onun için çok üzüldüm kitapta Addison onun içinde olduğu geleceği seçemedi diye :(

Son sözümse kitap güzel, bol aksiyonlu okuyun bence istiyorsanız ^^

Puanlama : 4 / 5

Kitap Hakkında

Kitabın Orijinal Adı : The Unbecoming of Mara Dyer

Seri Adı : Mara Dyer

Seri Sıralaması : 1 / 3

Yazarı : Michelle Hodkin

Yayınevi :Pegasus

Goodreads Puanı : 4. 13

Yorum

Merhaba arkadaşlar! Öncelikle bu kitabın turunu yaptığımız için heyecanlı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Merak ettiğimiz, beklediğimiz bir kitap için çalışmak çok güzel. Ben her ne kadar kitabı neredeyse tüm arkadaşlarım bitirdikten ve sınavlarımdan sonra okumak zorunda kalmış olsam da onlarla aynı sevinci paylaştım. Ve benim için çok zordu sınavlarımın bitmesini beklemek. Bir yandan kütüphanenin rafından eksik parçayla bakışıyoruz bir yandan o sıkıcı ders notları... Çok kötüydü, ve çok şükür ki bitti :) Son vize günümde iki sınavım vardı bir saat aralıkla ikinci sınavımdan sonra hayat maximumda yapıp okumaya başlarım diye eksik parçayı çantama atmıştım. O gün tüm sınav stresimden sonra başım ağrıdığı için 40-50 sayfa kadar okuyabildim. Sonraki iki gün içinde ise eksik parça bitti. Gayet sürükleyeciydi, okurken keyif aldım. Sevdim.

Spoilerlı Yorum

Tur arkadaşlarım kitapta anlamadıkları yerler olduğunu çok şeyin muğlakta kaldığını çıtlakmışlardı ama ben nedense o durumu yaşamadım :D sadece kitabın başında benim adım Mara Dyer değil deyip onun gizemini açıklamayışı beni merakta bıraktı. Sonra kitabı okumadan önce bir videoya denk geldim yabancı vloggerlardan Sasha' yı bilenleriniz vardır. Amerikalı vlogger bir kız. Ben onun kitap videolarını seviyorum. Ve tam bizim eksik parça turu zamanı "devam etmeyeceğim seriler" diye bir video paylaştı, ve tahmin edersiniz ki içinde Mara Dyer serisi de vardı. Sasha üçüncü kitabın güzel olmadığını duyduğu için ( büyük ihtimalle spoiler yemiş ) seriye devam etmeyeceğini söyleyince benim halimi düşünün -.-  Neden yaptın ki şimdi bunu bana? o.O

Kitap gerilim, polisiye barındırıyordu. Mara kitabın çoğu yerinde delirdiğini düşündü. Hatta ben de artık bir ara kesin delirdi diye düşünürken aslında Mara' nın öldürme, Noah' ın ise iyileştirme yeteneğine sahip olduğunu öğrendik. Keşke yazar bize bu kadar karın ağrısı çektirmeseymişte baştan anlasaymışız. Biz kızı deli mi sanmadık? Şizofren mi sanmadık? Açıkçası üç harflilerin veya hayaletlerin musallat olduğunu bile düşündüm şu ruh çağırma tahtasıyla olan sahneden sonra. Çünkü bir ara evdeki kapıları olması gereken yerin karşısında veya resimdeki insanların onu izlediğini, hayaletleri gördüğünü vs. bu tip şeyler okuyunca bizimde Mara hakkında sanmadığımız şey kalmadı. Michelle bize iyi işkence etti hani -.-

Sonra ben kitabı daha fazla sevebileceğime inanıyorum eğer içinde  polisiye olayları gibi cinayet vs. olmasaydı. Ben bu tip hikayelerden pek hoşlanmıyorum. O kısımlar beni sıktı. Ben Mara ve Noah'ın diyaloglarını çok sevdim ama son bölümlerde Mara'nın Noah'tan ayrılmaya çalışma kısmı olmasaydı iyiydi zaten en sevmediğim kısım oralardı. Kitabın en sevdiğim yeriyse tüm kitaplardaki kızlara göre Mara' nın alışılmışın dışında bir karakter olmasıydı. Noah iki güzel kelime etti diye hemen çocuğa kanmadı bu yüzden ayakta alkışlanmayı hakkediyor. En nefret ettiğim karakter tabii ki Jude oldu. Ona nasıl ceza, bela okusam bilemedim, psikopatın teki çıktı. Ama bunu önceden tahmin ettiğim için şaşırmadım. Umarım serinin ikinci kitabındaki olayları tahmin edemez bol bol şaşırırım.

Alıntılar

Puanlama : 3.5 / 5